Anı (Hatıra) Nedir ?

Edebiyat sahasının en yaygın türlerinden biridir. Bu türde verilen eserlerin çok değişik sahalarda oluşu, ona belli bir sınır çizme imkânını zorlaştırır. Anıların önde gelen özelliği, yazarının hayatının belli bir kesitini alması ve çok sonra yazıya dökülmesidir.
İçlerinde anı türünün özelliği bulunabilecek seyahatname, sefaretname, muhtıra, tezkire, menkabe, günlük, otobiyografi ve tarih türleri ile anı türünü karıştırmamak gerekir. Bu türlerin her birinin yazılış gayeleri ayrıdır. Ortak özellikleri ise yaşanmış olaylar üzerine kurulmuş olmalarıdır. Ancak bu özellik, onları birbirinin yerine koyma sebebi olamaz.
Anıların, tarihî gerçeklerin açıklanması sırasında, önemli yardımları dokunur. Anı; tarih değilse de, tarihe yardımcıdır. Devirlerin özelliklerini anlatan anılar, o devrin tarihini yazacaklar için önemli birer belge niteliğindedir. Bundan ötürü, anı yazarı, anılarını yansıtırken tarihî gerçeklerin bozulmamasına çok dikkat etmelidir.
Anı (Hatırat) ile günlük, en çok karıştırılan iki türdür. Bu iki türün en önemli ayrılığı günlüklerin yaşanırken, anıların ise hayatta ya da ömrün sonunda kaleme alınmalarıdır.
Her ne sebeple kaleme alınırsa alınsın anı türünde dürüstlük, samimiyet ve sorumluluk duygusu ön plânda tutulmalıdır. Anı yazarken önce konu tespit edilmeli; sonra ya günü gününe tutulan notlar ya da hafızada saklanan olaylar zinciri, plâna göre düzenlenmelidir. Anı yazılırken süslü sanatlı bir anlatımdan kaçınmalı; açık, sade ve akıcı bir üslûp kullanılmalıdır. Duygu ve düşünceler, içtenlikle gerçeği yansıtmalıdır.
Anılar, ya günü gününe tutulan notlar hâlinde ya da sonradan hatırlanmak suretiyle yazılır.
Batı edebiyatında en ünlü anı yazarları; Sain-Simon (1675-1755) ve J.J. Rousseau.
Batı Edebiyatındaki ünlü anı yazarları ve eserleri şunlardır:
- Sain-Simon - Hatıralar
- Rousseau - İtiraflar
Türk edebiyatındaki anı eserlerine örnekler ise şunlardır:
- Ziya Paşa - "Defter-i A'mâl"
- Muallim Naci - "Ömer'in Çocukluğu"
- Ahmet Rasim - "Falaka" ve "Muharrir, Şair, Edip"
- Halit Ziya UŞAKLIGİL - "Kırk Yıl" ve "Saray ve Ötesi"
- Hüseyin Cahit YALÇIN -"Edebî Hatıralar"
- Falih Rıfkı ATAY - "Çankaya" ve "Zeytindağı"
Anılar, genellikle aşağıdaki nedenlerden dolayı yazılır:
- Geçmişi bir kez daha yaşamak ve yazma alışkanlığı kazanmak.
- Anıları unutulmaktan kurtarmak.
- Yok olup gitmesini göze alamadığımız bir gerçeğe kalıcılık kazandırmak.
- Anıyı oluşturan olayı, durumu, yerleri, kişileri söz konusu edip, başkalarının bilgisine, yararına sunmak.
- Kamuoyu önünde aklanmaya çalışmak, pişmanlığı dile getirip içini boşaltmak, günah çıkarmak.
- Gelecek kuşaklara geçmişten sonuçlar çıkarıp sunmak.
- Gerektiği zaman bir eleştiride bulunmak.
- İnsanoğlunun; yaşantılarını, deneyimlerini başkalarıyla paylaşmak gereğini duymak. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 375)
Açıklama-2/ Anı ( Hatıra ) Türü:
Bir kimsenin, özellikle tanınmış kişilerin yaşadıkları dönemde gördükleri ya da yaşadıkları ilginç olayları gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattıkları yazı türüdür.
Tanınmış sanatçı, siyasetçi, ve bilim adamlarının yazdığı anılar onların yaşayışlarını, yaşadıkları dönemdeki önemli olayları anlatması bakımından önemlidir.
Anı (Hatıra) Türü Özellikleri :
- Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
- İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır
- Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
- Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve araştırmalarını anlatır.
- Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.
- Geçmiş birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.
Açıklama-3 / Anı (Hatıra)
Bir kimsenin kendi hayatını, yaşadığı devrede şahidi olduğu veya duyduğu olayları anlattığı yazıların ortak adı.
Edebiyat sahasının en yaygın türlerinden biridir. Bu türde verilen eserlerin çok değişik sahalarda oluşu, ona belli bir sınır çizme imkânını zorlaştırır. Hatıratın en önde gelen özelliği yazarının hayatının belli bir kesitini de alması ve çok sonra yazıya dökülmesidir. içlerinde hatıra özelliği bulunabilecek seyahatname, sefaret-nâme, muhtıra, tezkire, menkıbe, günlük, mektup, otobiyografi ve tarih türleri ile karıştırılmamaları gerekir. Bu türlerin her birinin kaleme alınış gayeleri ayrıdır. Ortak özellikleri ise yaşanmış olaylar üzerine kurulmuş olmalarıdır. Ancak bu özellik, onları birbirinin yerine koyma sebebi olamaz.
Hatırat ile günlük en çok karıştırılan iki türdür. Bu iki türün en önemli ayrılığı günlüklerin yaşarken, hatıratın ise yaşandıktan sonra kaleme alınmalarıdır.
Hatıralarını anlatacak olanlar gördüklerini, duyduklarını ve bildiklerini tam bir tarafsızlıkla ortaya koymalıdırlar. Ancak hatıraların kaleme alınışında çoğu zaman yazarın tercihi öne çıkar. Çoğu hatıra yazarı anlattıklarında kendini merkez olarak alır.
Hatıralar aradan uzun zaman geçtikten sonra kaleme alındıklarından, yazarlar ancak hafızalarında kalanları yazıya dökebilirler. Bu arada yanlış hatırlanan birçok bilgi de hatıralar arasına girebilir. Hatta yazarlar, günün şartlarına göre hatıralarını değiştirebilir, onlara yeni yorumlar getirebilirler.
Hatıra yazarlarının doğru olanı dile getirebilmek kaygısı ile kaleme aldığı devrelerle ilgili çeşitli belge, mektup günlük dergi ve gazetelerden faydalanabileceği de unutulmamalıdır.
Hatıra yazarları, hatıralarını kaleme alırlarken kendi bakış açılarını daima esas alırlar. Olaylar, kişiler ve üzerinde kalem oynatılan her durum, yazarın eğilimlerine göre yeniden ifade bulur.
Aynı olaylar etrafında başka başka kişiler tarafından kaleme alınmış hatıralar karşılaştırılacak olursa, bu özellik açık bir şekilde kendisini gösterir.
Hatıralarını yazanlar bunları meydana geldikleri zamanın imkânları ile değil, olup bitenleri erişmiş oldukları yani ve tecrübeli bakış açısından dile getirirler. Bundan dolayıdır ki hatıralar hep yazıldıkları andan bakılarak kaleme alınırlar. Bu bakımdan hatıraların mutlaka gerçeği anlattığı söylenemez ve onlara sağlam tarihî belgeler olarak bakılamaz.
Hatırat yayımlamanın çeşitli amaçlan vardır, insanlar, hayat tecrübelerinin başkalarına örnek olabileceğini düşünerek, bizzat yaşanılıp görülen olaylara açıklık ve yeni boyutlar kazandırmak iddiası ile; her dalda sanatkâr, devlet adamı, asker, politikacı ve bu gibilerin biyografilerini tamamlayacak bilgiler vermek üzere, toplumdaki değişmelerle unutulmaya yüz tutmuş hayat tarzını ve toplum değerlerini tanıtma ve yaşatma gayesi ile; tarih ve kamu oyu karşısında hesaplaşmak, bir nevi günah çıkarmak maksadıyla, gelecek kuşaklara ders vermek için; özlediği mazisine dönüp mutlu olabilmek için ve daha başka sebeplerle hatıralar kaleme alınabilir.
Her ne sebeple kaleme alınırsa alınsın hatıralarda dürüstlük, samimiyet ve sorumluluk duygusu ön planda tutulmalıdır.
Tarihe, topluma, sanata şekil ya yön vermiş kimselerin hayatı daima insanların ilgisini çekmiştir. Hatıralar, bu konularda ve daha başka sahalarda isim yapmış insanlar üzerinde umumî bilgilerden daha özel bilgiler verir. Bu özelliğinden dolayı hatıralara daima ilgi duyulmuştur.
Hatırat yazıları genel mânâda edebiyat sahası içinde kabul edilirler. Ancak onların edebiyat dünyası içindeki ve edebî eserler arasındaki yerini tayin eden dilleridir. Açık, anlaşılır, sade ve canlı bir dil ile yazılan hatırat kitapları olduğu gibi çeşitli söz ve mânâ sanatları ile yüklü hatırat kitapları da vardır. Hatırat türü için tercih edilen açık, sade, anlaşılır, objektif ve canlı bir üslûpla yazılmış olmalarıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder